Ailesi

 

ATATÜRK'ÜN AİLESİ
 

 

 

Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım, Hacı Sofu ailesinden Feyzullah Ağa'nın kızıdır. Zeki, sağduyulu, dine ve geleneklere bağlı bir kadındı. Oğlunun mahalle mektebine gelenekten olan ilâhilerle başlamasını istemişti. Ancak oğlunun zamanın gerektirdiği biçimde yetişmesini engellememiş, hele kocası öldükten sonra onun iyi öğretim görmesine elinden geldiği kadar çalışmıştır…

Onun sağduyusu ve taşıdığı yüksek onur duygularının bir örneği aşağıdaki olayda görülür.

O, daha Selanik'te bulundukları sırada oğlunun, kendi evinde, II inci Abdülhamit yönetimine karşı çalışan bir takım arkadaşları ile yaptığı toplantıda nelerle uğraşıldığını öğrenince, padişaha karşı çalışmanın sonuçlarından ürkmüş, ancak Mustafa Kemal'in işi kendisine anlatması üzerine sorunu kavrayıp " gizli şeyleriniz varsa ben saklayayım, muvaffak olmak zordur, mahvolmak daha tabiidir " dedikten sonra şöyle konuşmuştur :

" ... evlâdım bir gün bu işler olduktan sonra seni namus ve haysiyet sahibi olanlarla görmezsem işte o zaman meyus olurum. Ben senin kadar okumadım, senin kadar bilmem, seni gördüğün, anladığın şeyleri yapmaktan menetmeye kalkışmam, yalnız dikkat et, esas muvaffak olmaktır, muvaffak olmaya çalış "

Selanik, Yunanlıların eline düştükten sonra kızı Bayan Makbule (Ata'dan) ile İstanbul'a gelen Zübeyde Hanım millî mücadele sırasında binbir merak ve heyecan, ancak büyük kıvanç duyguları içinde İstanbul'da kalmış ve Ankara'ya gitmiştir.

Kalbinden hasta bulunduğu için Ankara'da kalması uygun görülmemiş ve zaferden sonra İzmir'e gönderilmiştir. Orada 1923 yılında vefat etmiştir.

Atatürk'ün babası Ali Rıza Efendi, Selânik yerlilerindendi. Uzak dedeleri Vidin'den ayrılarak Serez'de yerleşmişler, oradan da Selânik'e gelmişlerdi. Ali Rıza Efendi, önce Selanik'te evkaf kâtipliği yapmıştır. Atatürk, onu az hatırladığını söylemekle birlikte zekâ ve azmini anar, modern düşünceli bir kimse olduğunu söylerdi.

1876 da Sırbistan'la savaş başladıktan sonra Selanik'te gönüllülerden bir "Asakiri Milliye" taburu kurulmuş ve Ali Efendi orada mülâzımı evvel (Üsteğmen) olmuştur.

II. Abdülhamid'in vehmi üzerine bu ve buna benzer birlikler dağıtıldıktan az sonra Ali Efendi'nin evkaftan çekilip rüsumat memuru olduğu anlaşılıyor. Daha sonra özel hayata atılıp kereste tüccarlığı yapmıştır.

Atatürk'ün Selanik'te doğduğu evden ailenin orta halli, hatta bundan az üstün durumda olduğu anlaşılmaktadır. 

XIX. uncu yüzyılda hele taşralarda kayıtlar pek eksik olduğundan onun doğum günü bilinmemektedir. O, Rumi 1286 yılında doğmuş olarak kayıtlı olduğuna göre 1880 veya 1881 de doğmuş demektir. Adı Mustafa idi.

19 Mayıs 1932 de Bay Reşit Saffet Atabinen'in kendisine " Doğum gününüzü kutlarım " yollu bir telgraf çekmesi, Atatürk'ün hoşuna gitmişti. Bundan az sonra Temmuz 1932 de Türk Tarih Kurumu'nun ilk kongresi sırasında Aydın Halkevi'nin tarih, dil, edebiyat komitesinin bir " Gazi Günü " kabul etmek istediğini söyleyip ona doğum gününü soran öğretmene Atatürk : " Bana onu sormayınız, ben doğduğum günü bilmiyorum " der ve "Gazi Günü" olarak da : " Samsun'a çıktığım günü " yapınız sözünü eklemiştir.

 

 
Merve Okumuş 8/B 298
 
Saniyedir bu sayfadasınız
 
 
TÜRKİYE CANIM FEDA

Atasözlerimiz
♥ Aslan yattığı yerden belli olur.

♥ Aslında olan tırnağına getirir.

♥ Aş kaşık ile, iş keşik ile.

♥ Aş sabahın iş sabahın.

♥ Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık.

♥ Aşk olmayınca meşk olmaz.

♥ At alırsan yazın, deve alırsan güzün, avrat alırsan gezin ha gezin.

♥ At binenin kılıç kuşananındır.

♥ At ile avrat yiğidin ikbalindendir.

♥ At karnından yiğit burnundan bellidir.

♥ At olacak tay yürüyüşünden belli olur.

♥ At ölür de, itler bayram eder

♥ At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır.

♥ At sahibinin altında kişner.

♥ At ver hısım ol, kız ver hasım ol.

♥ At yedi günde, it yediği günde belli olur.

♥ At, sahibine göre kişner.

♥ Ata binmek bir ayıp, inmek iki ayıp.

♥ Ata et, ite ot verilmez.

♥ Atasözü tutmayan, uluya uluya kalır.

♥ Ateş düştüğü yeri yakar.

♥ Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.

♥ Atı alan Üsküdar’ı geçer.

♥ Atılan ok geri dönmez.

♥ Atımın anlı sakar, lakabını ele takar.

♥ Atın iyisi arkadan gelmez.

♥ Atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler. ♥ Atın ölümü arpadan olsun.

♥ Atlar tepişirken arada eşekler ezilir.

♥ Atlı, itli sığmış, bir çocuk sığmamış.

♥ Avradı er zapdetmez, ar zapt eder.

♥ Avrat var ev yapar, avrat var ev yıkar.

♥ Ay bozmaz, süt kokmaz. Kokarsa ayran kokar, çünkü aslı süttür.

♥ Ayağa değmedik taş, başa gelmedik iş olmaz.

♥ Ayağın sığmayacağı yere baş sokulmaz.

♥ Ayağını yorganına göre uzat.

♥ Aydan gelen halı üstüne, günde gelen kül üstüne.

♥ Az menfaat çok zarara mal olur.

♥ Az sabırda, çok keramet vardır.

♥ Az tamah, çok ziyan getirir.

♥ Az veren candan çok veren maldan verir.

♥ Az yaşa, uz yaşa, akıbet gelecek başa.

♥ Azan mevlasınıda bulur, belasınıda.

♥ Azı bilmeyen çogu hiç bilmez.

♥ Azıcık aşım, kaygısız başım.

♥ Azıksız yola çıkanın, iki gözü el torbasında olur.

♥ Azıtmış, kudurmuştan beterdir.

♥ Azman olma, uzman ol.

♥ Baba koruk yer, oğlunun dişi kamaşır.

♥ Baba mirası yanan mum gibidir.

♥ Baba oğula bir bağ bağışlamış, oğul babaya bir cıngıl üzüm vermemiş.

♥ Baban bana öğüt verirken, ben inek gözünde kırk sinek saydım.

♥ Babası ölen bey, anası ölen kadın olur.

♥ Bağ dua değil, çapa dua ister.

♥ Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun.

Sitene ekle

 
 
Sitemize hoşgeldiniz.İyi eğlenceler.
Yöresel türkülerimiz
 
Bugün 3 ziyaretçi (6 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol